Ailesi       
Yaşamı       
İşi          
Eserleri          
İletişim          


Languages Biz Kimiz Telif Bilgileri E-mail Gönder Ana Sayfa

 

 

 

 

<<< 08.              Giriş.               10. >>>
01.02.03.04.05.06.07.08.09.10.
Açıklama.

Eserleri / Üniversal Çağrı
Geldim

63. : 09.. bölüm

631. İnsan hemen insan sayılmaz, sahip olmakla beden aletine..
632. Mahlukla* müsavî* kalır, düşkün olursa, Dünya ganimetine*..
633. Hilkatin* kendisine verdiği sayısız nimetlerle* yetinmeyene,
634. Azgın nefsi* için, som* altından ma’mur* kafes, az dahî gelse;
635. Ben önümdeki değil; nasibimdeki* rızka* razı geldim..

Mahluk   : Yaratık
Müsavî   : Eşdeğer
Ganimet : Şiirde> Mal, mülk, para, vbg. Harpten ele geçmiş nimet.
Hilkat     : Yaratma, yaratış, yaradılıştaki hâl, tabiat
Nimet    : İyilik, bahşiş, yaşam için gerekenler
Nefs      : Kişinin hayvanî yönleri
Som      : İçi kof veya dışı kaplama olmayan
Ma’mur  : (Umran’dan) Bayındır, şenlikli
Nasib     : Pay, Yaradan’ın kısmet ettiği şey
Rızk       : Doygu, azık

633 : Nar, birbirinden ince zarlarla ayrılmış, taneciklerden oluşan bir meyve olarak, başındaki tacını, kendi olgunlaştıkça yere eğer. Bu meyve bize incir gibi, hurma gibi, Kâinat hakkında, bir şeyler mi anlatmak istiyordur acaba?

“İnsan” sayılmak, insan bedenine sahip olmakla değil; insan olmak için emek sarf etmekle mümkün olabilecek bir şeydir. Bu beden bizlere ancak insan namzedi statüsünü kazandırabilir. Şu zahirî Dünya’da her hangi bir şeye aşırılıkla bağlı olmak kişinin hayvanla eşdeğer olmasına sebep olur. Çünkü bu gibi kişilerde vicdan, utanma duyguları bir süre sonra işlemez hale gelir ve sadece istediğini elde etmeye yönelik içgüdüsel bir davranış şeklini benimserler. Allah’ın kendisine verdiğiyle yetinmeyip daha fazlasını isteyene, ya da kendisine bağışlanan nimeti israf edene, bu hayvanî davranışları için, maddî dünyanın en kıymetlisi altından bir kafes dahî yetersiz bir ceza olacaktır. Bu sebeple ben her önüme gelene değil; yalnız kısmetimdeki nimete tamah ettim. Çünkü bahsi geçen nimet her ne ise, Sizin kısmetinizde değilse, iş nihayete ermeden muhakkak bir şekilde elinizden alınır. Nasibinizde olmayan bir yudum ekmek bile midenize inemez, inse bile yaramaz.

64.

641. Mahlûkat* gibi, gücünü cinsiyyeti ile ıspaata* kalkışanlarla,
642. Bir döl ve yumurta ile mahlukatın da yavru peydaladığını* unutanlarla,
643. Şehvet* uğruna, döl bilgisi* ile müzeyyen* insanı, hiçe sayanlarla,
644. Bu mahrum-u vicdan* nesiller* cemiyyetlerini* meşru* kılamasalar da;
645. Ben meşruan* bazı alemler’de*, Hak cemiyyeti* ile yüz yüze geldim.

Mahlûkat : Yaratıklar
Ispaat     : (Sübût’tan) Delil göstererek doğruluğunu ortaya çıkartma, kanıtlama
Peydalamak : Meydana, açığa çıkartmak, edinmek, peydahlamak
Şehvet     : Bir şeyi sevip ziyade isteme, nefs hali
Müzeyyen : Süslü
Nesil        : Kuşak, soy
Cemiyyet : Topluluk, toplum, kurul
Meşru      : (Şer’den) Şeriat ve kanunun izin verdiği
Meşruan  : Meşru olarak
Alem        : Her yer, her şey ve tüm galaksiler
Hak cemiyeti : Kâinat’ın bir çok yerindeki Allah-u Azim-üş Şân’a ait toplumlar
Mahrum-u vicdan : Vicdan yoksunu
Döl bilgisi     : DNA ve benzeri silsile bilgileri

İnsanların artık ve neredeyse çocuklarına tapar hale gelmelerinin, çok önemli bir sebebi ve ne yazık ki, cemiyeti çökertici sonuçları vardır. Herkes kendi cinsel hayatını ya da üreme organını, en önemli şey sanmakta, onun yavrusu da bu sebeple, en mühim şey olmaktadır. “Erkek adamın erkek evladı”, insanların erkekliğinin kanıtını daha rahat görebilmeleri için, bu sakat akla sahip kişiler tarafından, arabanın ön koltuğuna oturtulmakta ve bununla gurur duyulmaktadır. Bir insan birisiyle beraber olduğunda, bunun birinci şartı çocuk yapmak değildir. Ayrıca sebebi sadece cinsel tatmin de değil, manevidir. Bir insan başka bir insana saygı duyar, muhabbet duyar, sevgi duyar. Tabî ki, yazı Allah’ındır. Ama kişi kendi aklına göre belirli risklerin ortadan kalktığını gördükten sonra, o insanlara sevişir, aşkı paylaşır. Beraber olunan insanla birlikte yapılan sevişme hayvanî bir hadise olmakla birlikte, tarafların aklı ile elden geldiği kadar o hayvanî işe insanî bir yan katılmalıdır. Çocuğun döllenmesi ihtimaline karşı istikbalinin de başına bir “Besmele” koyarak, karşılıklı saygı ve rıza çerçevesinde bu birliktelik gerçekleştirilirse; o zaman cemiyetin sağlıklı gelişmesi sağlanabilir. “Döl bilgisi ile müzeyyen insan” derken kast edilen şudur: İnsanın kodu olarak görülen DNA’nın içinde, Kâinat’a ait bütün bilgiler saklı bulunmaktadır. Ayrıca kişiye ait sülalenin 7 göbek öncesinden gelen anne ve baba tarafına ait bütün bilgiler, çocuğa aktarılan hücrelerde kayıtlıdır. Döllenme esnasında, geçmişe ait bütün bilgiler, daha yumurta ve sperm birleştiği ilk andan bil-itibar, doğacak olan çocuğun hücrelerine yüklenmektedir ki; bu durum da her insanı döl bilgisi ile müzeyyen kılmaktadır. “Ben meşruan bazı Alemler’de...” mısrası, Kâinat’ın içindeki başka galaksilerde varlığı meşru cemiyetlerle, karşılaşma yaşandığının bir ifadesidir.

65.

651. İnsan ömrünün bir anı* dahî, müsaid* değilken zan*etmeye..
652. Yine de insan, i’mara* kalkar. tüm hayatını, zanlar manzumesi* ile..
653. Ve zan eder ki; her fiilin* güya şuurlu* neticesi, gönlünce olacaktır.
654. Ve zan eder ki; zanlar harabesinin* son anına*, hiç varılmayacaktır.
655. Oysa ben, onca zanlar harabesinden, bunca kader* kâşanesine* zansız geldim..

An        : An, göz açıp kapayana kadar geçen zaman ( Açıklamaya bakınız )
Müsaid : (süud’dan) Yardım eden iman tanıyan
Zan      : Sanma
İ’mar    : ( Ümrandan) Bayındır etme
Manzume : Dizge, sistem
Fiil         : İş işlev
Şuur     : Anlama, anlayış
Harabe  : Yıkıntı
Kader    : Rabb’ın ezelden bütün yarattıkları için olmasını buyurduğu haller.
Kâşane  : Büyük yuva, ev

251 : Topkapı Sarayı saat bölümü objesi
253 : Amerikan başkanı kendine yanlış istihbarat veren kişiye madalya takarken
254 : Irak kralı Saddam Hüseyin’in heykelinin yıkılışı
: İstanbul: Eyüp Sultan’da eski mezar taşları
xxx : Tavuğun göğüs kemiği, düşünürün ülkesinde insanların birbirini kandırmak için icat ettiği bir oyuna vasıta teşkil ettiğinden, bu kandırma aracı, burada sembolik olarak yer almaktadır.

Allah’ın iradesinden başka hiç bir gücün olmadığını kavramamakta ısrar eden insanoğlu, hayatın tüm kontrolünün elinde olduğunu zannetmektedir. Uzun ya da kısa vadeli plânlar kurmakta, gerçekleştirmek için elindeki avucundaki her türlü imkânı seferber etmekte, olmazı oldurmaya çalışmaktan güçsüz düşüp, sinir krizlerine tutulsa bile, yine de bu yersiz ısrarında devam etmektedir. Allah’ın tüm insanlık adına olan niyeti doğrultusunda bizim için takdiri her ne ise; o yazının dışına çıkamayız. Bu sebeple zannetmek yerine ancak temennilerde bulunabiliriz. “Dileğim odur ki; Allah gönlüme göre versin.” demekten başka bir şey yapamayız. Oysa insanlık tarihi baştan aşağı zanlar zinciriyle örülmüştür. Dünya’yı fethedeceğini zanneden İskender, Hitler, Bush ve daha niceleri yanılgılarını bir çok suçsuz insanın kanıyla tarihe yazmışlardır. Hepimiz hayatımızı çeşitli zanlar üzerine inşa etmekteyiz. Varlıklı olacağımızı zannederek şans oyunları oynarız. Mutlu olacağımızı zannederek yanlış evlilikler yaparız. Anlaşılmayacağını zannederek yalan söyleriz. Oysa yalan söylediğinin anlaşılmadığını zanneden ufak bir çocuğu gözünüzün önüne getirdiğinizde, Yaradan’ın önünde düştüğümüz utanç verici durumu ancak kavrayabilirsiniz. Hayatlarımız elbette her zaman güzelliklerle dolu olmayacaktır. Ancak temennilerimiz beklediğimiz gibi sonuçlanmasa bile, zorlukların da bütünün bir parçası olduğunu bilmemiz ve kabul etmeyi öğrenmemiz gerekmektedir. Çünkü Kâinat’ta olan her ne varsa, O’nun takdiridir.

66.

661. Ancak, sanmayın aslâ* beni, kendinizden gayrı* bir men’şein* eseri..
662. Ben, dervişlik* yolundan dahî, gönlümce geçememiş bir vaye-darım*..
663. Serhoşum* bir bulutta şimdi, hem Umman’dan* ona bir buharla yadigârım*..
664. Bir vuslat* bekçisiyim.. Ancak, hem naşad* hem bermuradım*.
665. Ki; ebedî* güzarım* için bu ramaka* geldim..

Aslâ       : Olmaz olarak, hiçbir zaman, katiyen
Gayrı     : Başka, diğer,
Men’şe  : (Neş’et’ten) Çıkılan yer, esas, kök
Derviş   : Tarikatlardan birine mensup olan kişi
Vaye-dar: Nasibi olan
Serhoş  : Başı hoş. Argoda > Çok içkili
Umman : Deniz
Yadigâr : Armağan, bir kimse veya nesneyi hatıra getirecek şey.
Vuslat  : Sevenin sevdiğine kavuşması
Naşad  : Arzusu yerine gelmediği için kederli
Bermurad: Muradına, isteğine erememiş olan Ebedî   : Sonsuz
Güzar  : Geçme, geçiş
Ramak : Ölüme bir nefes payı kala

664 : Sembolik olarak 3 adet Kâinatla kucaklaşan semazen.

<

İlk satırda “Ben de Sizler gibi Allah’ın bir kuluyum.” diyen şair sonraki satırlarda Ön Sözde de anlattığı gerçeği kasıtla, “-Ancak dervişlik yolunda ilerlemeye kendi irademin dışında ve zamanından çok evvel, bir kendini bilmez hizmetkârın Sikke-i Şerifi başıma geçirivermesiyle başladım. Böylece kaç zaman süreceği belli olmayan çile günlerim, daha Üç yaşımda başladı ki; bu nice yetişkinin bile altından kalkmakta güçlük çekeceği, hattâ kalkamayacağı bir süreçtir. Kaldı ki; olayın geçtiği dönemde tüm tekkelerin kapalı olması sebebiyle, bana ders verip yol gösterebilecek bir Dedebaba da mevcut olmadığından 1001 günlük çilemin nerde başladığını, nerde bitiğini, nasıl imtihanlardan geçtiğimi bile bilemeden, sıkıntı içinde bu dönemi yaşamak durumunda kaldım. Belki de ben bu sebeple 1001 günü 9009 günde tamamladım. Ben de benden önceki dervişler gibi ve Onlarla birlikte bu yollardan geçmeyi, hiç değilse Onlarla bir kere oturup Binlik tesbih çekmeyi isterdim. Ancak bu hâl de bir derstir. Allah’ıma hamd olsun..” diyerek devam ediyor. “Şu anda zahirî alemde, Allah’ın parçası olduğumun idrakiyle yaşamımı sürdürmekte ve gerçeğe, O’na döneceğim günün hasretiyle yanmaktayım. Ruhum ten kafesinde olduğundan dolayı her ruh gibi üzgün ve kederliyim. Bu sebeple o ramaka yani ölüme geldim ki; tarikat inancında ölüm diye bir şey yoktur. Sevdiğine, Allah’a kavuşmak vardır. Öyleyse ölüme değil, asıl yaşama geldim.”

67.

671. Sesidir. Parmak izidir, insanı insandan, insan için tefrike* yarayan..
672. Oysa, ot çok daha yektadır*, zanlı ile suçluyu tefrikte ulemadan*..
673. İnsanın lügat* mantığında, “canlı cansız “ diye mücber* sınıflara ayrılan,
674. Her yaratılmışın, münferid* zerrelerine* vurulan, Tura-i İlâhî’yi* görüp;
675. Bu Kubbe-i Kâinat’ta* misilleri* ile cem* olan Cemâl’e* velûd* geldim.

Tefrik    : Ayırma, ayrı tutma, seçme
Yekta    : Tek, eşsiz, benzersiz, üstün
Ulema’  : Âlimler, ilmiye mensupları, müderris ve kadılık yolundakiler
Lûgat   : Sözlük
Mücber : (Cebr’den) Zorlanmış
Münferid : (Ferd’den) Yalnız, kendi
Zerre   : Bölünmesi mümkün olmayan en küçük mikro kozmos (Açıklamaya bakınız.)
Misil    : Eş ve benzeş, katı, katları
Cem    : Toplanma bir araya gelme
Cemâl  : Güzellik, yüz güzelliği. Tasavvufta> Bu güzellik Allah-u Azim-üş Şân kemâlinin kuldaki bir görünüşü olarak kabul edilmiştir. Ve Hakk’a erişmek, Hakk’a kavuşmak için bir yol sayılmaktadır.
Velût   : Doğurgan
Tura-i İlâhî : Hakk’ın turası, O’nun imzası
Kubbe-i Kâinat : Galâksiler ötesi olan Kâinat’ın dış kabı, Yaradan’ın tahtı, Kürsî. (Açıklamaya bakınız.)

Parmak izi, göz irisi, sesin rengi ve tonu her insanın kendine mahsus olduğundan; insanları birbirinden ayırt etmeye yarayan asla şaşmaz hususlardır. Bilindiği gibi bunlar suç laboratuarlarında teşhis için kullanılmaktadırlar. Oysa ot odaya giren bir katili insandan daha evvel teşhis edebilecek kabiliyete sahiptir. Kendi türünden bir canlıyı öldürdüğünü veya ona zarar verdiğini hissetmekte, ölçüm cihazlarınca tespit edilen bir panik durumuna geçmektedir. Öyleyse bizler kişinin suçlu olup olmadığına karar vermek için kimilerinin cansız olarak kabul ettiği ottan bile daha yetersiz kalmaktayız. İnsan yeryüzündeki her şeyi, kavrama kolaylığı olsun diye canlı ve cansız olarak isimlendirmiştir. Ancak her yaratılmışın Allah’ın bir parçası olduğunu ve O’nun imzasını taşıdığını fark edememiştir. Bu sebeple cansız olarak atfettiği nice varlığın aslında Kâinat’ın gizini içinde barındırdığını bilememiştir. Her yaratılmışın en küçük zerresi olan atom her bir 360 derecelik turunu “Allah” diyerek dönmektedir. Şu Kâinat’ta Tura-i İlâhî’yi yani Allah’ın turasını binlerce, milyonlarca kez, yaratılmış her ne varsa hepsinde görmekteyiz. Çünkü Allah her şeydir. O yaratılmışları gördüğümüz zaman kendi gönlümüzden gelen bir şeyleri de yaratmak isteriz. Bu Kâinat kubbesinde misilleriyle bir olup çoğalan Allah’ın huzuruna doğurgan geldik. Böylesine muazzam bir sistem gördüğümüzde buna aşık olmamak, şiir yazmamak, resim yapmamak, beste yapmamak mümkün müdür? Bu sebeple O’na olan aşkımızdan doğan ve mevcutlarla yaratma gücümüzü bu uğurda kullanmaya geldik.

68.

681. Kini* kan ile sulayıp, ateş ile barutu koyma bir haneye*..
682. Ört haramı*, sevap* ile kıl* murdarı* pak*, zulmeti* ak eyle..
683. Harbi sulh*, düşmanı dost, imansızı* mü’min*, münkiri* İslâm* eyle..
684. Beşeriyyetin* imtihanıdır*, bu İlâhî devranın* bir esas* sebebi*de..
685. Eyvah ki; en zor imtihana* cümle* gibi nice ümmî* geldim..

Kin     : Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık.
Hane  : Ev, bir bütünün küçük parçalarından biri, matematikte basamak
Haram : Din bakımından günah olan
Sevap  : Hakk tarafından ödülleneceğine inanılan iyilik
Kıl       : Oldur
Murdar : Mundar, kirli, pis
Pak      : Temiz, arık
Zulmet : Karanlık
Sulh     : Barış
Imansız : İnanmayan, İslâm’ı kabul etmeyen
Mü’min  : İnanan, îman eden, Müsliman
Münkir   : İnkâr eden, kabul etmeyen

İslâm   : (Selâm’dan) Kâinat’lıların dinî Beşeriyyet : İnsanlık İmtihan : Sınav
Esas     : Temel, asıl hâl

Sebeb : Bir şeyin olmasını gerektiren şey, bahane Cümle : Bütün, herkes
Ümmî : (Ümm’den) Anasından doğduğu gibi kalıp, okuma yazma bilmeyen. Cahil.
İlâhî Devran : Allah-u Azim-üş Şân ile ilgili sürekli devreden ve devredecek olan

684 : İstanbul’un fethinde gemilerin Sultan Fatih nezaretinde Haliç’e indirilişi. Şehir İslâm olmuş Sultan Fatih kendi hesabına çok büyük bir imtihan vermiş, ama şehrin halkı İslâm olmamıştır. Bu durum o halk için çok büyük bir imtihandı. Ve ne yazık ki, O güzelim halk bu imtihanı halâ kazanamamıştır.

İnsanlık yeryüzünde imtihan için bulunmaktadır. Öç duygusunun etkisiyle bize yapılanlara öfkeyle karşılık vermek yerine, kan davalımızı bile, aynı hatayı yaparak katletmek yerine bağışlamaya çalışmalı, meseleyi Rabb’a havale etmeliyiz. Birbirini tetikleyip insanlığa zarar vereceği aşikar olan durumlardan sakınmalı, elden geldiğince önlemimizi almalıyız. Mümkün mertebe kötü şeyleri, yapılan iyiliklerle kapatmaya çalışmalıyız. Bu yaklaşım tarzını sadece bireysel olarak değil, toplumsal hareket ve devlet siyaseti olarak da benimsemeliyiz ki; cemiyyeti aşağı iten, ne denli yok ettiğinin farkında olmayan, kültür ve eğitimden habersiz kişilere dur diyebilelim. Toplumun sadece aksak yönlerine yer veren medyayı, nerdeyse özendiriciliğe varan yayın politikasından ötürü uyarmalı, yapılan güzel şeylerden de insanları haberdar etmesi gerektiğini hatırlatmalıyız. Diğer Dünya ülkeleriyle olan münasebetlerinde saldırgan politikalar izleyen ülkelere uyarıda bulunmalı, gerekirse daha barışçıl çözüm yolları önermeliyiz. Ancak kendimiz örnek olarak insanlığı İslâm edebiliriz. Varlık sebebimizin imtihan olmasının temel felsefesi de budur. Elbette Kâinat’ta yaşadığımız her şey Allah’ın takdiridir. Ezelden ebede kurduğu bu düzenin nasıl sürmesini istiyorsa, insanlık o şekilde ilerleyecektir. “Beşeriyyetin imtihanıdır...” mısrasında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a giriş resminin seçilme sebebi İstanbul’un bizzat Hz. Muhammed Efendimiz tarafından vaat edilmiş şehir statüsünde olmasıdır. Fatih Sultan Mehmet de savaşmıştır. Ancak tüm insanlığın İslâmiyet yolunu açacak olan fethi gerçekleştirmek ve münkiri İslâm etmek için uğraş vermiştir. Kaldı ki; bu fetih Allah’ın büyük niyeti doğrultusunda gerçekleşmiştir. İnsanoğlu her ne kadar tüm bu sayılanlara dikkat ederek yaşasa da sonuçta insandır. Ve bunlardan başka bir hata yapması oldukça muhtemeldir. Bu yüzden bizler de bu en zor sınava, herkes gibi cahil ve hata yapmaya açık olarak geldik.

69.

690. Dinden eksiltme.. Dilden* eksiltme.. Akıldan eksiltme.. Gönülden eksiltme..
691. Hal-i hazır* ilmi* değil eksilterek, misilleri* ile çoğaltarak yaşa..
692. Anlaşılacak Bir gün ki beşer*
693.         Bir Din’in*
694.         Bir Dil’in*
695.         Bir Akıl’ın*
696.         Bir Gönül’ün*
697.         Bir Aşk’ın* eseri*imiş meğer...
698. İşte o, gün bayramıdır, Adem* ile oğlunun* ve kârıdır* sermayenin*ki;
699. O sermayeden* bu kâra* bir nebze* hissedar* geldim...

Dil       : Burada gönül anlamında olmayıp söz, kelime anlamındadır.
İlm      : Bilme, biliş, okumakla elde edilen bilgi
Misil    : Eş ve benzeş, katı, katları
Beşer  : İnsan
Eser    : Sanatsal değeri olan yapıt.
Adem  : Yaratılan ilk insan. Yaradılışına Şeytan hariç tüm meleklerin secde ettiği ilk peygamber. Beşeriyetin babası.
Oğul   : İslâm Aleminin Yaradan’ı idrak edebilmiş olan cümle fertleri. Adem oğulları.
Kâr     : Şiirdeki > İslâm olanlar ve cümle dervişler. Kazanç.
Sermaye : Şiirdeki > Din, şeriat, tarikat, hakikât, marifet.. Anapara.
Nebze     : Az şey
Hissedar : Şiirdeki >Din, şeriat, tarikat, hakiât, marifet ehli olanlar. Bir kuruluşta pay sahibi olan. Hâl-i hazır : Şu an mevcut veya hazır olan
Bir din    : Allah-u Azim-üş Şân’ın Dört kitaptan oluşan, son kitap ve Peygamberi ile kemâle erdirdiği, Kendi Kâinatı’nın insanlarına iltifaten lâyık gördüğü tek din, İslâmîyyet ( Açıklamaya bakınız )
Bir dil    : Kur’an-ı Kerim-i Azim-üş Şân’ın şeklen Arapça, esasen “Allahça” olan dili.
Bir akıl   : Yaradan’ın her türlü akıldan üstün ve tariften münezzeh aklı.
Bir gönül : Binlerce gönüle yansıyan Yaradan’ın kendi gönlü.
Bir aşk    : Yaradan’ın Kendi sıfatına karşı olan kendi aşk-ı muazzaması.
( *** )    : Bu vasıfların yarattığı haller için ( Açıklamaya bakınız. )

690 – 692 : Yaradan’ın Tekliği için tek bir mumla yorum
693 – 699 : Yaradan’ın Tekliği için bir tek güneşle yorum

Allah’ım, nasibimizi İslâm’dan yana kılmış ol, ismini dilimizden, aşkını aklımızdan ve gönlümüzden eksik etme. Şu ana kadar açıklayabildiğimiz kadarıyla sahip olduğumuz, Allah ilmini daha ileriye götürmemize, Sana dair olan anlayışımızın ve kavrayışımızın artmasına yardım et. Dinini yanlış yorumlayıp İslâmiyet adı altında kullarına eziyet verici uygulamalarla Allah ilmini eksilten Seni ve kendini bilmezlere doğru aklı ihsan et. Hakk İlmi’ni gerektiği gibi kullanarak, O’na hak ettiği değeri vererek yaşamayı nasip et. İnsanlık O’nu olması gerektiği kadar iyi anlayabildiğinde farkına varacaktır ki; kendi varlığı, Yaradan’ın aşkının, gönlünün, aklının eseriymiş. Allah’ın bütünlüğünden insanoğlu can bulmuştur. Tekrar Allah’a dönüş günü olan vuslat gününü Hz.Adem oğulları yani tüm insanlık için en mutlu gündür. Bu zamana kadar zahirî alemde O’nun kurallarına uygun yaşayıp insanlığa her ne kattıysak, yanımıza kâr kalacaktır. Bizler de Hakk yolunun yolcusu olduğumuzdan bu kâra hissedar geldik.

Bölümler halinde okumak için

<<< 08.              Giriş.               10. >>>
01.02.03.04.05.06.07.08.09.10.
Açıklama.


comprar lovegra kamagra gel cialis generico viagra pfizer kamagra gel viagra generico cialis precio cialis sin receta viagra o cialis precio viagra viagra precio levitra uk cialis generic kamagra gel kamagra 100mg cheap cialis uk cheap levitra uk